]]>

5 Nisan 2011 Salı

Köpek Balıklarının Avlanmalarını Kolaylaştıran Özellikleri


• Köpek balıkları burunları ile avlarının yerini nasıl bulurlar?

• Gözleri iyi görmese bile nasıl kolaylıkla avlanırlar?

• Diş ve çene yapıları neden birçok canlıdan faklıdır?

• Dişleri kırıldığında ya da köreldiğinde bu diş nasıl yenilenir?

• Pek çok deniz canlısının yaşayamayacağı derin sularda rahatlıkla yüzebilmelerine ve çok hızlı bir biçimde hareket etmelerine vesile olan özellikleri nelerdir?

Filmlerde ve belgesellerde köpek balıklarının çok başarılı birer avcı oldukları oldukça sık olarak vurgulanır. Yüce Allah bu canlının sahip olduğu tüm fonksiyonları avlanmaları için özel olarak yaratmıştır. Görme yetenekleri, tüm canlılar tarafından dışarı yayılan elektrik alanına ve düşük frekanslı ses dalgalarına karşı yüksek hassasiyetleri, suda meydana gelen titreşimleri hissedebilme özellikleri ve yön bulmaya yönelik duyma kabiliyetleri, radar gibi işlev gören burunları bu canlıların sahip oldukları yaratılış mucizelerindendir.

Radar İşlevi Gören Burun

Köpek balıklarının burunları birçok canlının aksine nefes alma yerine koku bilgisi vermeye yarar. Su, burun delikleri arasından sürekli akış halinde iken burun deliklerine ulaşan kokuyu algılamadaki zaman farkı avın yönünün belirlenmesinde etkili olur ve kokuyu ilk aldığı burun deliği tarafına yönelir. Bu canlının kokuyu algılama hissi o kadar üstündür ki yaklaşık 100 litre su içindeki bir damla kanı ve kan kokusunu yüzlerce metre uzaklıktan algılayabilir.

Okyanustaki akıntılar gibi nedenlerden dolayı kokular genellikle birbirlerine karışmış halde bulunurlar. Bu nedenle kokuların yoğunluğu farklılık gösterebilir. Eğer köpek balığı avını sadece koku yoğunluğuna bağlı olarak bulsaydı, okyanuslarda kokuların karışması sebebiyle kokuyu çok hissedemeyecek, yoğunluğunu belirlemek için beyninde kimyasal reaksiyon gerektiren bir süreç yaşayacaktı. Bu ise harekette bir duraklama ve hız gerektiren avlanma yeteneğini tam olarak gerçekleştirememe anlamına gelir. Fakat Yüce Allah’ın bu canlıya ilham ettiği kusursuz sistem sayesinde 0,1 saniye ile 0,5 saniye gibi oldukça düşük zaman aralığındaki koku yoğunluğu farkını bu canlı kusursuz bir biçimde hesaplayabilmekte ve ilk kokuyu aldığı burun deliği tarafına yönelmektedir. Köpek balığının bu düşük zaman aralığını çok mükemmel bir biçimde keşfetmesi ise elbette büyük bir yaratılış mucizedir.

Yukarıda kısaca anlattığımız köpek balığının bu özellikleri gibi, kainatın her köşesi Yüce Rabbimiz’in üstün ilmini gerektiği gibi takdir etmek, O’nu düşünüp, şükretmek için birer vesiledir. Yüce Allah bu gerçeği Kuran’da ayetlerde şöyle bildirmiştir:
“Allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır. Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır…” (Nahl Suresi, 65-66)

Keskin Görüş Sağlayan Gözler

Beyaz köpek balıkları, avlarını gözleri ile takip ederek yakalarlar. Sıcak mercan kayalıklarında gezindiklerinde bu canlılar için hiçbir sorun yoktur. Avlarını kolaylıkla görürler. Ancak serin okyanuslarda gezindiklerinde beyaz köpek balıklarının soğuktan görüş yeteneklerinin etkilenmesi gerekir. Çünkü normal şartlar altında soğuk suyun etkisiyle kimyasal işlemler yavaşlayacağı için hayvanın gözlerinin hızla hareket eden avını takip etmede çok ağır kalması gerekir. Ancak köpek balığı hiçbir zaman böyle bir problem yaşamaz. Çünkü beyaz köpek balıklarının gözleri kendileri gibi soğukkanlı değildir. Bu köpek balığı türünde vücut kaslarının ısısı direkt olarak gözlere aktarılır. Böylece en hızlı hareket eden balıkları hatta fok balıklarını bile rahatlıkla yakalayabilirler.

Köpek balıklarının gözlerinin bir diğer özelliği basınca dayanıklı yapılarıdır. Bu canlılar sığ sulardan derin sulara kadar her yerde yiyecek aradıkları için gözleri su basıncı değişikliklerine de uygun olarak yaratılmıştır. Bu üstün yaratılış özelliği neticesinde gözün iç kısmı ve retina gözün dış yüzeyine uygulanan basınç farkını dengeler ve gözlerinin herhangi bir şekilde basınçtan zarar görmesine engel olur. Bu canlının gözleri çok az ışıkta görmeye duyarlı şekilde yaratılmıştır. Göz bu özelliği vesilesiyle düşük çözünürlükteki cisimleri insanlardan daha iyi görür ve keskin bir görüş kazanır. Yüce Allah görme duyuları, suyun içindeki hareketleri takip edemeyecek kadar zayıf olan diğer tür köpek balıkları için de mükemmel bir sistem yaratmıştır. Bu elektrik akımlarına karşı duyarlı olan “Lorenzini ampulleri” adı verilen özel bir organdır.

Elektrik Akımlarına Duyarlı Sistem

Bütün canlılar, ısı dışında elektrik de yayarlar. Karada yaşayan bir canlının bu akımları hissetmesi zordur; çünkü hava bir yalıtkan görevi görür. Ancak suyun içerisinde durum farklıdır. Elektrik, doğal bir iletken olan suyun içerisine akar. Dolayısıyla bu elektriği hissedebilen bir canlı son derece etkili bir duyuya da sahip olmuş olur. İşte köpek balıkları da bu üstün yaratılışa sahip olan canlılardandır. Öyle ki sudaki tüm titreşimleri, suyun ısısındaki değişimleri, tuzluluk oranını ve özellikle de hareket halindeki canlıların yol açtığı elektrik alanındaki küçük değişiklikleri bile hissedebilirler.

Köpek balıklarının vücutlarında, içi jöle dolu çok sayıda oluk mevcuttur. Bu oluklar yoğun olarak köpek balığının kafasına yerleştirilmiş olmasına karşın, balığın tüm vücudu boyunca da dağılmıştır. “Lorenzini ampulleri” olarak adlandırılan bu özel organlar, mükemmel birer elektrik algılayıcısıdır. Köpek balıkları bu algılayıcılarını kullanarak avlarını bulurlar. Bu organlar, başın ve hayvanın yüzündeki sivri kısmın üstünde bulunan gözeneklere bağlıdırlar. Elektrik algılayıcısı (elektroreseptör) olarak son derece hassastırlar. Nitekim yaralı bir balık suyun içinde çırpındığında köpek balıklarının tüm duyuları alarma geçer. Balıktan yayılan düşük frekanslı titreşimleri köpek balıkları hissederler. Avlarına yaklaştıklarında Lorenzini ampulleri çok daha belirgin biçimde çalışmaya başlar. Öyle ki yaralı balığın kalp atışlarının ve kaslarındaki kasılmaların yol açtığı çok küçük elektrik akımlarını bile hissederler. Böylece avlarının yerini tam olarak saptarlar.

Bu elektriksel uyarıları algılayacak bir mekanizmanın kendiliğinden ortaya çıkamayacağı çok açıktır. Köpek balıklarının son derece isabetli ölçümler yapmasını sağlayan bu vücut sistemi çok açık bir şekilde yaratılışı kanıtlar.
DİŞ VE ÇENE YAPILARINDAKİ ÜSTÜN YARATILIŞ

Planktonla beslenen türleri dışında pek çok köpek balığı son derece keskin ve sivri dişlere sahiptir. Yüce Allah köpek balıklarının diş ve çene yapılarını kusursuz bir avcı olmaları için özel olarak yaratmıştır. Köpek balıklarının dişleri çenelerde bulunan elastik dokuların içerisine gömülü olarak bulunur. Çenelerde dişlerin dizildiği birçok diş sırası vardır. Köpek balığı türlerinin çoğunda çenenin en önünde bulunan bir ya da iki tane diş sırası fonksiyoneldir. Avlanma esnasında bu dişler kullanılır. Alt ve üst çenede öndeki ilk iki sıra dışında geride kalan dişler ise fonksiyonel olmayan “yedek ya da değişim dişleri” olarak adlandırılan dişlerdir. Fonksiyonel sırada bulunanlar herhangi bir sebeple kırıldıklarında ya da kullanımdan dolayı zamanla köreldiklerinde arka sıralarda bulunan yedeklerle düzenli olarak değiştirilirler. Yeni bir yedek diş eski fonksiyonel dişin yerine geçmek üzere ileriye doğru hareket ettiğinde, diğer yedek dişler de bir sıra öne gelirler. Bu hızlı değişim birkaç günle birkaç hafta arasında gerçekleşir. Bu ilerleme hareketi sonucunda çenede diş oluşturan dokular uyarılır ve böylece boşalmış olan en arka sırayı doldurmak için yeni bir diş oluşur. Dişlerin yenilenmesi köpek balığı yaşadığı sürece devam eder. Bir köpek balığının ömrü boyunca neredeyse otuz bin kez diş değiştirdiği tahmin edilmektedir.

Köpek balıkları aynı zamanda kuvvetli çeneye sahip canlılardan biridir. Yüce Allah’ın yarattığı sistem vesilesiyle bu canlılar hem üst hem de alt çenelerini hareket ettirerek ısırma işlemini çok daha kolay olarak gerçekleştirirler.

Yaratılışları gereği, köpek balıklarında, pek çok kara hayvanının sahip olduğu pençeler, ön ve arka ayaklar bulunmaz. Zaten denizde yüzen bir canlının bu tür organlara pek ihtiyacı da yoktur. Fakat beslenmesi ve yaşamını devam ettirebilmesi için Yüce Allah onlara pençe, kol ve bacaklar yerine güçlü bir çene ve yenilenebilen dişler bahşetmiştir. Sonsuz şefkat sahibi Rabbimiz her canlıyı ihtiyacına yönelik olarak yaratmıştır:

“Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)

Yüzme Yetenekleri
Köpek balıkları pek çok deniz canlısına göre basıncın çok yüksek olduğu daha derinlerde yaşamını sürdürebilmekte ve sahip oldukları vücut sistemleri vesilesiyle oldukça hızlı hareket edebilmektedirler.

Derin Dalışlara Uygun Karaciğerleri

Denizin 500-1000 m altındaki derin sular pek çok canlı türü için elverişli koşullara sahip değildir. Çünkü 100 atmosferin üzerinde olan yüksek basınç, çok az oksijen, kısıtlı besin ve sıcaklığı 2-4 derece arasında değişen ve hemen hemen hiç ışık olmayan karanlık ve soğuk bir ortamdır. Ancak köpek balıklarının bazı türleri yaklaşık 500 metre derinliklerde rahatlıkla yaşamlarını sürdürürler. Peki, bu canlılar yaşama pek uygun olmayan bu derinliklerde hayatlarını nasıl devam ettirebilirler? Bu sorunun cevabı Yüce Allah’ın yaratış sanatında gizlidir. Çünkü Yüce Allah köpek balıklarına derin sulardaki yüksek basınca dayanabilen yüzeye çıktığında ise basınç değişikliğine tahammül edebilen özel bir karaciğer bahşetmiştir.

Köpek balığının diğer bütün balıklardan farklı olan “U” şeklindeki kendine özgü karaciğeri balığın ağırlığının %25’ini oluşturur ve %80’i yağdan meydana gelir. Fakat bu yağ “squalene” adı verilen özel bir maddedir. Köpek balığı karaciğerindeki bu özel yağ sayesinde oksijeni kolayca tutar ve ihtiyaç duyulan dokuya iletilmesini sağlar, oksijenin verimli kullanılmasına yardım eden squalene, köpek balıklarının çok derinlerde, yüksek basınç altında çok az oksijenle yaşabilmelerinin sırrını da açıklar.
Hızlı Yüzme Yeteneği Kazandıran İskelet Yapıları

Köpek balıkları, kıkırdaklı balıklar grubunda yer alan bir canlı türüdür. Bu nedenle vücut yapısında kemik bulunmaz. Tümüyle kıkırdaktan oluşan bu yapı nedeniyle su altında oldukça kıvrak hareket edebilirler. Ayrıca kemikli balıklarda bulunan ve su içinde dengede kalmalarını sağlayan “yüzme keselerinin” olmayışı su içinde dikey yönde oldukça hızlı hareket edebilmelerine vesile olur.

Köpek Balıkları Yüce Allah’ın Çeşitlilik Sanatına Örnek Oluşturan Canlılardandır

Yüce Allah dünya denizlerinde 350 farklı köpek balığı türü yaratmıştır. Bunlar içinde en büyük olanı planktonlarla beslenen yaklaşık 20 metrelik uzunluğundaki balina köpek balığı Rhincodon typus’dır. En küçüğü ise 20 cm’lik cüce kedi balığı Etmopterus perryi’ dır. Bu türler içinde en büyük avcı 7.2 metrelik boyuyla “büyük beyaz köpek balığı“ olarak bilinen Carcharodon carcharias’tır.

Farklı boyut ve özelliklere sahip olan değişik köpek balığı türlerinin her birinin kendine özgü göz tipleri de vardır. Örneğin çekiç başlı köpek balığının gözleri başının iki tarafında uzanan loblarda yer alır. Bu yaratılış özelliği, hayvanın üç boyutlu görüntü kalitesini artırmakta ve yüksek bir hızla avına doğru yüzerken aradaki mesafeyi daha iyi tahmin etmesini sağlamaktadır. Köpek balıklarının farklı türlerinin olması bu türlerin içinde de değişik yapıların bulunması Yüce Allah’ın sonsuz yaratma gücünün ve çeşitlilik sanatının sergilendiği örneklerden yalnızca biridir. Yüce Allah’ın her yeri ilmi ile kuşattığı bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmektedir:

“Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır.” (Enam Suresi, 59)

Köpek balıklarının elektrik algılayıcıları son derece hassastır. Öyle ki köpek balıkları, bir voltun 20 milyarda biri büyüklüğündeki akımları bile hissedebilirler. Evinizdeki 1,5 voltluk pillerden iki tanesini birbirlerinden 1600 km uzağa koyduğunuzu ve arasına bir bakır tel çektiğinizi varsayalım, Köpek balıklarının yaptığı bu pillerin yaydığı zayıf elektrik akımının hissedilmesi gibidir.

Köpek balıkları gerek solunum sistemleri, gerek yollarını bulmalarını sağlayan manyetik alıcıları, gerekse hızlı yüzme yetenekleri ile birer yaratılış mucizesidirler. Allah canlıları olduğu gibi köpek balıklarını da eksiksiz bir şekilde yaratmıştır.

KAİNATTAKİ KUSURSUZ DÜZEN YÜCE ALLAH’IN ESERİDİR
Köpek balıklarının sahip oldukları bütün özellikleri onlara veren, evrendeki herşeyi yaratan Yüce Allah’tır. Yüce Rabbimiz bütün canlıların ihtiyaçlarından haberdar olandır. Nitekim köpek balıkları da derin sularda hayatta kalmak için özel bir yağa sahip olan karaciğere, hızlı hareket etmek için kıkırdak iskelet sistemine, beslenmek, avlanmak için kokuya duyarlı bir buruna, yollarını bulmalarını sağlayan manyetik alıcılara sahiptirler. Yüce Allah bütün canlıları olduğu gibi köpek balıklarını da eksiksiz bir şekilde ve ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklerle birlikte yaratmıştır. Köpek balığı örneğinde olduğu gibi tüm canlıların sahip olduğu bu özellikler Yüce Allah’ın ilminin sonsuzluğunu ve benzersizliğini düşünmek için birer vesiledir. Düşünen insanlar için Yüce Allah’ın yarattığı herşeyde ibretler vardır. Nitekim Kuran’da, herşeyin sahibinin ve denetleyicisinin Rabbimiz olduğu, her canlının onun ilhamıyla hareket ettiği açık bir şekilde şöyle haber verilir:

“Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. O’nun alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” (Hud Suresi, 56)


sitemiz kez ziyaret edilmiştir.
http://haberanatomi.blogspot.com/

Hayvanların Göç Öncesi, Kendilerini Yolculuğa Hazırladıklarını Biliyor muydunuz?

Pek çok hayvanın sürüler halinde göç ettiği bilinir. Ancak hayvan göçlerinde insanı hayran bırakan çok akıllı bir planlama, irade ve kararlılık vardır.
Hayvan aklının çok ötesinde bir beceri sergilenir.

Söz konusu hayvanlar, göç edecekleri yere ulaşmak için hiç bir zaman dolaylı yolları seçmez her zaman doğrusal bir çizgide ilerleyerek en kısa gidiş yolunu takip ederler. Mükkemmel bir yön bulma kabiliyetleri vardır.

Ancak bu kabiliyeti onlara veren, onlara yapmaları gerekenleri ilham eden elbette ki merhametlilerin en Merhametlisi olan Yüce Rabbimizdir. İnsanların, teknik donanımlarla, özel araştırmalarla, özel ölçümlerle hesaplayabildikleri şeyleri onlar tam bir kusursuzluk içinde tayin edebilirler. Bunlar elbetti ki her canlıyı muhteşem özelliklerle Yaratan Rabbimiz’in eseridir.

Hayvanlar göç için, hava koşulları açısından en iyi zamanlamayı yaparlar. Bu zamanlama, gidiş şartları açısından da ulaştıkları bölgenin şartları açısından da en uygunu olur. Yolculuk öncesi mutlaka hazırlık yaparlar.

Örneğin kuşlar, kilometrelerce mesafe katedecekleri göç hareketi öncesi ihtiyaçlarının çok üzerinde bir beslenme programına girerler. Vücutlarında iyice yağ depolamak için hiç durmadan beslenirler.

Uçuş süreleri boyunca, enerjilerinin dağılımını da çok iyi ayarlarlar. Yolculuk esnasında enerji tasarrufu sağlayan uzun süreli uçuş hareketleri yaparlar.

Tüm bunların yanı sıra göç zamanlarında irade kullandıkları, normal zamanlarda kendilerine son derece cazip gelecek bazı avantajları görmezden gelip geçtikleri gözlemlenmiştir.

Örneğin, Tierra del Fuego’dan Alaska’ya doğru yol alan bir kutup sumrusu, Monterey Körfezi’ndeki kuş gözlem gemilerinden atılan ringa balıklarını görmezden gelir. Yerli martılar balıkları kapışırken, sumrular uçup giderler. Çünkü ulaşmaları gereken bir hedefleri vardır. İçgüdü, canlılara Allah’ın ilhamıdır.



Biyolog Hugh Dingle, kutup sumrularının gösterdiği bu eşsiz davranışa şu sözlerle açıklama getirmeye çalışmaktadır:
“Göç eden hayvanlar, farklı koşullar altında kolaylıkla tepki verecekleri duyusal veri kaynaklarına yanıt vermezler. Bu hayvanlar ‘Yıldırım hızıyla oraya ulaşmalıyım’ fikrine kilitlenmiştir. Başka bir ifadeyle ve daha da az bilimsel şekliyle söylersek, bu kutup sumrusu aklının çelinmesine izin vermez, çünkü bu insanların hayranlık duyacağı içgüdüsel bir duyguyla hareket eder: daha büyük bir amaca hizmet etme arzusu.”

Özellikle Darwinistler, bu tip olağanüstü hayvan davranışlarını “içgüdü” olarak isimlendirip geçerler. Darwinistler, içgüdü ifadesiyle, buradaki üstün akla bir isim verdiklerini düşünür ve bu davranışların “doğal” olarak geliştiği izlenimini vermeye çalışırlar. Oysa içgüdü denen üstün güç, Allah’ın kontrolünde olan, Yüce Allah’ın isteği ve emirleriyle canlıya ilham olan muhteşem bir akıl tecellisidir.

Nitekim Darwin’in kendisi de, içgüdüler konusunda açıklamasız kaldığını çok kereler kabul etmiştir. Konuyla ilgili bir itirafı şöyledir:

İçgüdülerin birçoğu öylesine şaşırtıcıdır ki, onların gelişimi okura belki teorimi tümüyle yıkmaya yeter güçte görünecektir. (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s.273)

Hayvanlar bizim bilemediğimiz bir akla sahip. İnsan aklıyla hayvan zekasının arasında bir boyut farkı olduğunu anlıyoruz.

Tesadüflerle canlıların evrimleştiği iddiasıyla ortaya çıkan Darwinistler açısından elbette tüm diğer hayvan davranışları gibi bu davranışın bir açıklaması yoktur. Çünkü tesadüflerin eseri olan bir canlının, evrimcilerin iddialarına göre sadece önüne çıkanı tüketmesi, yaşamak için hayatta kalması, diğer canlılara karşı bir var olma mücadelesi içinde olması ve bu uğurda karşısındaki avantajı hiçbir şekilde ihmal etmemesi gerekir. Oysa buradaki canlılarda bir irade, fedakarlık, tercih ve hedef görülmektedir. Bir hayvanın büyük bir disiplin içinde göç programını belli bir süre içerisinde tamamlamaya çalışması, neslinin devamı açısından bunun şart olduğunun şuurunu taşıması ve bunun için fedakarlıklarda bulunması mümkün değildir. Elbette ki Alemlerin Rabbi olan Allah onlara yapmaları gerekeni ilham etmektedir. Onlar, kendilerini Yaratan’a teslim olmuş, Allah’ın muhteşem tecellileridir. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle bildirir:
Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)

Kutup sumrularının, Kuzey Kutup bölgesindeki çakıllı bir sahilde, diğer kutup sumrularıyla buluşup, başarıyla yumurtlayıp, yavruların büyütüleceği uygun yer, zaman ve koşulları bulmayı düşünmesi, üstün bir aklın varlığını sergiler. Bu aklı, söz konusu kuşlara atfedemeyeceğimiz açıktır. Onlarda tecelli eden bu üstün akıl ve şuur, yalnızca, tüm varlıkların Rabbi ve Sahibi olan Yüce Allah’a aittir. Bütün bunlar, evrende herşeye bir düzen içinde biçim veren Rabbimiz’in mükkemmel yaratma sanatını sergiler.

Dev galaksilerin muazzam düzeninden, yerin içindeki ufacık bir organizmaya kadar her şeyde kusursuz bir mükemmellik ve denge Yaratan Rabbimiz her canlıda sonsuz sanatının inceliklerini bizlere göstermektedir. Her canlıya ait her türlü bilgi, alemlerin Yaratıcısı olan Allah’ın Katında daima mevcuttur. Yeryüzündeki küçük, büyük her canlı, Allah’ın taktir ettiği özelliklerle yaşamakta, Allah’ın taktir ettiği şekilde rızıklanmaktadır.
Mülk Suresi’nin 19’uncu ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir.


sitemiz kez ziyaret edilmiştir.
http://haberanatomi.blogspot.com/

Kambriyen Devri, Evrim Teorisini Yıkmak İçin Yeterlidir

Canlılar alemi, biyologlar tarafından bitkiler, hayvanlar, mantarlar gibi temel "alemlere" ayrılır. Bunlar da kendi içlerinde ilk olarak farklı "filum"lara bölünürler. Bu filumlar belirlenirken, her birinin tamamen farklı vücut planlarına sahip oldukları göz önünde bulundurulmuştur. Örneğin artropodlar (eklem bacaklılar) kendilerine has bir filumdur ve filuma dahil edilen tüm canlılar temelde benzer bir vücut planına sahiptir. Chordata olarak adlandırılan filum ise, merkezi bir sinir ağına sahip olan canlıları barındırır. Bizim için tanıdık olan balıklar, kuşlar, sürüngenler, memeliler gibi hayvanların tümü, Chordata'nın bir alt sınıfı olan omurgalılar kategorisine dahildir.

Peki bu farklı canlılar nasıl ortaya çıkmıştır?

Önce evrim teorisinin bu konudaki varsayımını ele alalım. Bilindiği gibi teori, canlılığın tek bir ortak atadan geldiğini ve küçük değişimlerle farklılaştığını öne sürmektedir. Bu durumda, canlılığın, ilk başta birbirine çok benzer ve basit formlarda ortaya çıkmış olması, sonra zamanla gelişip çeşitlenmesi gerekir.

Yani evrim teorisine göre, canlılık tek bir kökten gelen, ancak sonra dallara ayrılan bir ağaç gibi olmalıdır. Nitekim bu varsayım Darwinist kaynaklarda ısrarla vurgulanır ve "hayat ağacı" kavramı sık sık kullanılır. Evrim teorisinin iddiası budur. Peki ama gerçekten böyle mi olmuştur?

Kesinlikle hayır. Aksine, hayvanlar, ilk ortaya çıktıkları dönemden itibaren çok farklı ve kompleks yapılara sahiptirler. Bugün bilinen tüm hayvan filumları, yeryüzünde aynı anda, Kambriyen devri olarak bilinen jeolojik dönemde ortaya çıkmışlardır. Kambriyen devri, yaşı 530-520 milyon yıl olarak hesaplanan 10 milyon yıllık bir jeolojik dönemdir. Bu devirden önceki fosil kayıtlarında, tek hücreli canlılar ve çok basit birkaç çok hücreli dışında hiçbir canlının izine rastlanmaz. Kambriyen devri gibi son derece kısa bir dönem içinde ise (10 milyon yıl, jeolojik anlamda çok kısa bir zaman dilimidir) bütün hayvan filumları, tek bir eksik bile olmadan bir anda ortaya çıkmışlardır!

Kambriyen kayalıklarında bulunan fosiller, salyangozlar, trilobitler, süngerler, solucanlar, denizanaları, denizyıldızları, yüzücü kabuklular, deniz zambakları gibi çok farklı canlılara aittir. Bu tabakadaki canlıların çoğunda, günümüzdeki örneklerinden hiçbir farkı olmayan, göz, solungaç, kan dolaşımı gibi kompleks sistemler, ileri fizyolojik yapılar bulunur. Bu yapılar hem çok kompleks, hem de çok farklıdır. Darwinizm'in dünya çapındaki en önemli eleştirmenlerinden biri olan Berkeley Üniversitesi profesörü Philip Johnson, paleontolojinin ortaya koyduğu bu gerçeğin, Darwinizm'le olan açık çelişkisini şöyle açıklamaktadır:

Darwinist teori, canlılığın bir tür "giderek genişleyen bir farklılık üçgeni" içinde geliştiğini öngörür. Buna göre canlılık, ilk canlı organizmadan ya da ilk havyan türünden başlayarak, giderek farklılaşmış ve biyolojik sınıflandırmanın daha yüksek kategorilerini oluşturmuş olmalıdır. Ama hayvan fosilleri bizlere bu üçgenin gerçekte başaşağı durduğunu göstermektedir: Filumlar henüz ilk anda hep birlikte vardır, sonra giderek sayıları azalır.

Philip Johnson'ın belirttiği gibi, filumların kademeli olarak oluşması bir yana, tüm filumlar bir anda var olmuşlar, hatta ilerleyen dönemlerde bazılarının soyu tükenmiştir. Çok farklı canlıların bir anda ve kusursuz şekilde ortaya çıkmalarının anlamı ise, evrimci Futuyma'nın da kabul ettiği gibi, yaratılıştır.

Görüldüğü gibi eldeki bütün bilimsel bulgular evrim teorisinin iddialarını geçersiz kılmakta ve yaratılış gerçeğini gözler önüne sermektedir.


sitemiz kez ziyaret edilmiştir.
http://haberanatomi.blogspot.com/