3 Şubat 2014 Pazartesi
EVRENDEKİ İNCE AYAR
O,
biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır.
Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt)
göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve
çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz
(uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk
Suresi, 3-4)
"Görmüyor
musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde
yaratmıştır?" (Nuh Suresi, 15)
Göklerin
ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur,
herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.
(Furkan Suresi, 2)
Gök
cisimleri arasındaki mesafeler:
Gök cisimlerinin
uzaydaki dağılımı ve aralarındaki devasa boşluklar Dünya'da canlı hayatının var
olabilmesi için zorunludur. Gök cisimleri arasındaki mesafeler Dünya'daki
yaşamı destekleyecek biçimde pek çok evrensel güçle uyumlu bir hesap içinde
düzenlenmiştir. Michael Denton, Nature's Destiny (Doğanın Kaderi) isimli
kitabında süpernovalar ve yıldızlar arasındaki mesafedeki dengeleri şöyle
açıklamaktadır:
Süpernovalar ve aslında bütün yıldızlar arasındaki
mesafeler çok kritik bir konudur. Galaksimizde yıldızların birbirlerine
ortalama uzaklıkları 30 milyon mildir. Eğer bu mesafe biraz daha az olsaydı,
gezegenlerin yörüngeleri istikrarsız hale gelirdi. Eğer biraz daha fazla
olsaydı, bir süpernova tarafından dağıtılan madde o kadar dağınık hale
gelecekti ki, bizimkine benzer gezegen sistemleri büyük olasılıkla asla
oluşamayacaktı. Eğer evren yaşam için uygun bir mekan olacaksa, süpernova
patlamaları çok belirli bir oranda gerçekleşmeli ve bu patlamalar ile diğer tüm
yıldızlar arasındaki uzaklık, çok belirli bir uzaklık olmalıdır. Bu uzaklık, şu
an zaten var olan uzaklıktır.
Yerçekimi:
- Eğer daha
güçlü olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla amonyak ve metan biriktirir, bu da
yaşam için çok olumsuz olurdu.
- Eğer daha
zayıf olsaydı: Dünya atmosferi çok fazla su kaybeder, canlılık mümkün olmazdı.
Güneş'e
uzaklık:
- Eğer daha
fazla olsaydı: Gezegen çok soğur, atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir,
gezegen buzul çağına girerdi.
- Eğer daha
yakın olsaydı: Gezegen kavrulur, atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir,
yaşam imkansızlaşırdı.
Yerkabuğunun
kalınlığı:
- Eğer daha
kalın olsaydı: Atmosferden yerkabuğuna çok fazla miktarda oksijen transfer
edilirdi.
- Eğer daha ince
olsaydı: Hayatı imkansız kılacak kadar fazla sayıda volkanik hareket olurdu.
Dünya'nın
kendi çevresindeki dönme hızı:
- Eğer daha
yavaş olsaydı: Gece gündüz arası ısı farkları çok yüksek olurdu.
- Eğer daha
hızlı olsaydı: Atmosfer rüzgarları çok çok büyük hızlara ulaşır, kasırgalar ve
tufanlar hayatı imkansızlaştırırdı.
Dünya'nın
manyetik alanı:
- Eğer daha
güçlü olsaydı: Çok sert elektromanyetik fırtınalar olurdu.
- Eğer daha
zayıf olsaydı: Güneş rüzgarı denilen ve Güneş'ten fırlatılan zararlı
partiküllere karşı Dünya'nın koruması kalkardı. Her iki durumda da yaşam imkansız
olurdu.
Albedo
etkisi: (Yeryüzü
tarafından emilemeden geri yansıyan güneş ışığı)
- Eğer daha
fazla olsaydı: Hızla buzul çağına girilirdi.
- Eğer daha az
olsaydı: Sera etkisi aşırı ısınmaya neden olur, Dünya önce buzdağlarının
erimesiyle sular altında kalır daha sonra kavrulurdu.
Atmosferdeki
oksijen ve azot oranı:
- Eğer daha
fazla olsaydı: Yaşamsal fonksiyonlar olumsuz şekilde hızlanırdı.
- Eğer daha az
olsaydı: Yaşamsal fonksiyonlar olumsuz şekilde yavaşlardı.
Atmosferdeki
karbondioksit ve su oranı:
- Eğer daha
fazla olsaydı: Atmosfer çok fazla ısınırdı.
- Eğer daha az
olsaydı: Atmosfer ısısı düşerdi.
Ozon
tabakasının kalınlığı:
- Eğer daha
fazla olsaydı: Yeryüzü ısısı çok düşerdi.
- Eğer daha az
olsaydı: Yeryüzü aşırı ısınır, Güneş'ten gelen zararlı ultraviole ışınlarına
karşı bir koruma kalmazdı.
Sismik
(deprem) hareketleri:
- Eğer daha
fazla olsaydı: Canlılar için sürekli bir yıkım olurdu.
- Eğer daha az
olsaydı: Okyanus zeminindeki besinler suya karışmaz, okyanus ve deniz yaşamı
dolayısıyla bütün Dünya canlıları olumsuz etkilenirdi.
Dünya'nın
ekseninin eğikliği:
Dünyanın ekseni yörüngesine 23 derecelik bir
açıyla eğim yapar. Mevsimler bu eğim sayesinde oluşur. Bu eğim şimdiki
değerinden daha fazla ya da daha az olsaydı, mevsimler arasındaki sıcaklık
farkı aşırı boyutlara ulaşacağından yeryüzü üzerinde dayanılmaz sıcaklıkta
yazlar ve aşırı soğuk kışlar yaşanırdı.
Güneş'in
büyüklüğü:
Güneş'in yerinde daha küçük bir yıldızın var
olması, Dünya'nın aşırı derecede soğumasına, büyük bir yıldızın var olması ise
Dünya'nın sıcaktan kavrulmasına neden olurdu.
Ay
ile Dünya arasındaki çekim etkisi:
- Eğer daha
fazla olsaydı: Ay'ın şiddetli çekiminin, atmosfer şartları, Dünya'nın kendi
eksenindeki dönüş hızı ve okyanuslardaki gelgitler üzerinde çok sert etkileri
olurdu.
- Eğer daha az
olsaydı: Şiddetli iklim değişikliklerine neden olurdu.
Ay
ile Dünya arasındaki mesafe:
- Eğer biraz
daha yakın olsaydı, Ay Dünya'ya çarpardı.
- Eğer biraz
daha uzak olsaydı Ay uzayda kaybolur giderdi.
- Eğer biraz
daha az yakın olsaydı, Ay'ın Dünya üzerinde meydana getirdiği gel-gitler
tehlikeli boyutlarda büyürdü. Okyanus dalgaları, kıtaların alçak yerlerini
kaplardı. Bunun sonucunda ortaya çıkan sürtünme okyanusların ısısını artırır ve
Dünya'da yaşam için gerekli olan hassas ısı dengesi yok olurdu.
- Eğer biraz
daha az uzakta olsaydı, gelgit olayları azalırdı ve bu da okyanusların daha
hareketsiz olmasına neden olurdu. Durgun su denizdeki hayatı tehlikeye sokar,
bununla birlikte soluduğumuz havadaki oksijen oranı tehlikeye girerdi.16
Dünya'nın
ısısı ve karbon temelli yaşam:
Yaşamın temeli
olan karbon elementinin varlığı belli sınırlarda kalan sıcaklığa bağlıdır.
Karbon, aminoasit, nükleik asit ve proteinler gibi yaşamı oluşturan temel
organik moleküller için gereken bir maddedir. Dolayısıyla hayat, ancak karbon
temelli olarak var olabilir ve bunun için de mevcut sıcaklığın en az -20 0C en
çok +120 0C olması gerekmektedir. Nitekim Dünya'nın ısısı tam bu aralıktadır.
Burada
sayılanlar Dünya'da yaşamın oluşabilmesi ve canlılığın devam edebilmesi için
gereken, son derece hassas dengelerden sadece birkaçıdır. Yalnızca burada
sayılanlar bile evrenin ve Dünya'nın tesadüfler sonucunda, rastgele olayların
ardı ardına gelmesiyle oluşamayacağını kesin olarak ortaya koymak için
yeterlidir. 20. yüzyılda kullanılmaya başlayan "ince ayar",
"insani ilke" kavramları, Kuran'da yüzyıllar evvelinden bildirilen
"uyum ve ölçü ile yaratılış"ı tasdik etmektedir.